kahvaltı ve öğle yemeği arasında duran bir atıştırma vaktinde, arka evde oturan eski sevgilim ve yeni sevgilisinin muhabbetlerini duyuverdim (yine). sanırım kendisi evden çıkarken kız arkadaşına bir şeyin mutfaktaki yerini tarif ediyordu. sonra o gitti, kapı ardından kilitlendi. garip bir şekilde her anlarına tanıklık ediyorum. ilk başta içimi devasa bir huzursuzlukla kaplayan, kalbimi çatırdatan bu anlar artık "ben böyle biri değilmişim zaten" dememle geçip gidiyor. mutfakta oturmak kulak misafirliği demek. geçen gece bir doğum günü kutlamasına bile denk geldim! süreğen bir sevimsizlik unsuru olmamın yanı sıra, ben hiçbir zaman ne doğum günü sürprizi yapabilecek, ne de günün her saatini beraber geçirebilecek biri olmamışım. belki bunu biraz daha erken fark etseydim, tabii, en azından süreğen bir sevimsizlik olarak hafızalara kazınmazdım. sağlık olsun.
biraz instagram'da dolandıktan sonra kendime kahve koydum. kötü kahve. muhtemelen beni kanser edecek, aromadan yoksun, çirkin kahve. bir sonraki maaşımla (her şeyi bir sonraki maaşımla düşünüyorum da, maaş dediğim miktarı bir bilseydiniz gülerdiniz!) güzel bir kahve, onu öğütebileceğim bir grinder ve bilmem. birkaç minik şey daha. son kötü kahveler olsun bunlar.
sonbahar geliyor, kış gelecek. içimde hazırlık yapma isteği var.