kötü kahve içmeye devam ediyorum. yine de şu yorucu günlerde kötü de olsa, kahve içmenin bir rahatlatıcılığı var. içiyorum ve yük kalkıyor gibi. aslında hiçbir şey olduğu yok.
içimi yiyen, beni bitiren kaygıdan öte bir şey yok. hep bir şeylere yetişememenin korkusuylayım. mesela bugün hocanın bir saat ders işleyeceğine ve benim hemen çıkıp gidebileceğime inanarak babamla anlaştım, o beni alacak ve girne'ye gideceğim. sonra dönebilecek miyim mağusa'ya? vaktinde? niye bunları düşünüyorum ki.
chromatics - in the city açtım. tanıdık tınılar.
can askere gitti ve zaten aramızda bir ülke olduğu için kullandığı telefon ne olursa olsun iletişimde olmayacağımız bir döneme girdik bu ay için. dördüncü gündeyiz, mutfaktan elimde kötü kahvemle çıkarken "hığğ can'ı çok özledim" diye iç geçirdim.