kendimi sürekli öfkeli hissettim bu hafta. herkese, her şeye karşı, artan bir şekilde. bunu her yazmak istediğimde unuttum, yazacak kelimeleri bulamadım ve bulduğumda da paylaşmak istemedim. zihnimin içinde döndürdüm. en mükemmel, en düzgün cümlelerimi yine kendi zihnime bıraktım. kendimi zehirledim, kendimi iyileştirdim.
hiçbir şey hissedememeyi, hissedince kötü hissetmeyi belli başlı birkaç aktiviteyle atlatabildiğimi düşündüm. içmek, yüzmek, yemek yapmak. içmek mümkün olduğunca, yüzmek hava güzel oldukça ve yemek yapmak yataktan kalkabildikçe.
son haftalarda çok alkol tüketmeye başladım. geçtiğimiz çarşamba ise benim için öyle olmasa da, moralimin başkaları tarafından bozulmasıyla zirveyi buldu. kasılan çenemi, konuşmaya ve iletişim kurmaya olan isteksizliğimi bir tek alkollü ortamlarda insanlarlayken çözebiliyorken arkadaşım dediğim birinden işittiğim laflar çok ağır geldi.
yeniden paylaşmaktan soğudum. evimi, 60lardan dizi izlemeyi, örtümün altına girip uyumayı istedim. belki ben anlaşamıyorum, belki de olmuyor diye düşündüm. her zamanki gibi kaçmayı, istifa etmeyi düşündüm. böyle ortamları istemediğim için dedim kendime.