11 Şubat 2016 Perşembe

Nasıl?

Nasıl yazdığımı, ne kadar sürede yazdığımı ve ne şekilde derlediğimi zerre hatırlamıyorum. Dengesiz ruh hallerimin içine her gün daha da fazla gömülüyor, çok ufak şeylere mutlu oluşlarımı, saf hislerimi hayatım bitti ağlayışları ile çarpıştırıyorum.

Sanırım ben o çarpışmanın içerisinde varlığımı sürdürüyorum. O çarpışmanın içerisinde sesimi buluyor ve daha çok bağırıyorum. Film izliyorum, kitap okuyorum, yeni müzisyenler dinliyorum ve her şeyiyle büyüleniyorum. Bunu yazmak istiyorum ama gelince cümlelerim toparlanmıyor (sanki ben ana noktaları yazacağım da yazı kendiliğinden çıkacakmışcasına) ve sinirleniyorum. Çekip gidiyorum.

Arada gelip hayatımdan, attığım pozitif adımlardan ve verdiğim psikolojik savaşlardan bahsetmek de istiyorum. Yarısına varamadan ağlıyorum, birileriyle sohbet ediyorum derken kaldığım yeri unutunca onlar da taslak olarak kalıyor. Sinirlenmiyorum. Çünkü hayatımın kapılarını açmaya hiç niyetli olmamıştım esasında. Sadece rahatlama amaçlı mıydı diye düşünüyorum.

Beni mi arıyordun? Bulamamış mıydın? O şarkının içindeydim. O filmin son sahnesinde, o kitabın ortalarındaydım. Kurşun kalemle altını çizdiğim cümleden etkilenmiştim belki. Bir şans, ucunu kıvırdığım sayfalara bakıp hangi cümle için sayfanın kıvrıldığını anlamaya çalışırken bulabilirsin. Varlığımı gerçekliğinde hissedemiyor musun? Orada olmadığımdandır.

8 Şubat 2016 Pazartesi

Neymiş, gerçekten sabaha katlanılabilir oluyor ve siliniyormuş yazılar. Kafa karışıklığı yarattığım olduysa özür dilerim.