Bahçeye çıkıp gün batımını fotoğraflamak bu senemin en güzel olayıydı. Arşivimin yarısını telefonumun bozulmasıyla (akılsızsın Zehra, nasıl aktarmayı akıl etmezsin Zehra) kaybetmiş olsam dahi, yine de 1000-2000 arası fotoğraf tutuyorum orada burada. Aşamalar çok hoşuma gidiyordu, renkler, renkler, ay, güneş, buğulu çıkanlar, ağaçlar, kuşlar ve daha bir sürü renk!
Dağın üstünde oluşan manzarayı her zaman yakalayamıyordum tabii. Aramıza komşularımın evi giriyordu. Kimi zaman da çekingenliğim ortaya çıkıyordu ve herkesin ortasında, komşularım beni izlerken fotoğraf çekmek zor geldi.
Yarım kalmış bir garaj inşaatımız vardı arabamız için. Badem ağacının arkasına gizlenmişti ve başka ağaçlar da onun saklamasında yardımcıydı. Bir kış gününü babamla bahçede geçirirken kendimi taşların üzerinde dikkatli adımlar attıktan sonra hiç bilmediğim o yerde buldum.
Artık komşuların bakışlarından uzaktaydım ve dağları, günün batışını bir başka görür haldeydim. Yine bahçedeki standart yerimden fotoğraf çekmeye devam edecektim ama kaçılacak yeri de bulmuştum. Bir şeyler çizdim, oturdum, kitap okudum, izledim.
Kendimi yeterince geri çektiğimde çerçeveden bakıyormuşum hissini aldım.
Sooonra, ilgimi kaybettim. Yine bahçeye indiğim oluyordu da, saklanma isteğim yoktu. Saklanmaktan da öte, uzunca bakma isteğim yoktu. Nisan, mayıs derken bitti gitti tamamen. Gitmedik sonra o yerin önündeki otlar uzadı, ağaçlar daha da sardı kapattı girişleri.
Yeterince saklanmıştım zaten.
Bunlar da şubat veya mart ayından.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder