17 Haziran 2016 Cuma

Beş Dakika Sonrası

Heves etmişken bunları paylaşmaya, devamını getireyim dedim. Yine mevsimlerden sonbahar mı kış mı hatırlayamıyorum. Zaten genel olarak da pek bir şeyi hatırlamıyorum. Sorun yok o yüzden.

Önceki yazılarda denizden beş dakika yürüme mesafesinde yaşadığımdan ama hiç denize doğru yürümediğimden bahsetmişimdir. Bu da o yürüdüğüm günün fotoğrafları. Kısaca bahsedeyim yine o günden hemen. 

Çok çok çok ama çok üzücü bir şekilde, yaşadığım yer tamamen inşaatlarla dolmaya başladı. Şu yol, şu gittiğim yol, o bile inşaatlarla doldu. Rüzgar eskisi gibi esmiyor, biz ve komşular eski manzaramızdan mahrum. Aç gözlülük öyle böyle değil. Okula giderken otobüsü beklemek için yolun karşısına geçerdim. Birkaç adım daha attığımda bizim ev ve komşuların evlerinin arasında ufak da olsa deniz görünürdü. Şimdi o yok, hangi vakit ararsan ara deniz manzarası yok. 

Dağları bile artık doğru düzgün göremiyorum. O tarafta da inşaat, bu tarafta da inşaat. Neyse, sinirlerime, hüznüme hakim olamadım yine. İşte kısacası inşaat alanlarından nasıl geçeceğimi bilmediğimden ve komşularımın köpeklerine verdikleri vahşi eğitimden ötürü babam gitmemi istemiyordu tek başıma. İkna ettim beraber gittik. Tam gün batımında gittik, muhteşem bir günde gittik! 

Tarlalardan geçtik, güzel beyaz bir ev gördük, ağaçlar çok güzeldi, yaşadığım yer bunca bencilliğe rağmen yine de güzeldi.

Sonrasını da anlatayım. Başka gitme şansım olmadı çünkü çok yağmur yağdı, o geçtiğimiz tarlalara bir şeyler ekildi, sürüldü (ben de pek bilmiyorum noldu), inşaatlar daha da büyüdü. Ek olarak da bir önceki yazıda anlattığım gibi, dışarı çıkmayışlarım başladı.

Başlamadan not, fotoğrafların yanılmıyorsam hiçbirinde ekstra bir efekt yok. Bazılarında sadece ışık ayarlaması olabilir.

Bir not daha, fotoğraflar oraya yürümeye başlamamız, deniz kenarı ve çevresi, yukarıya çıkış ve eve dönüş yolu olarak bir nevi sıralı gidiyor. Bazı fotoğraflar birbirinin aynısı gelebilir ama ben hiç öyle düşünmedim. Bir dakika sonrası, iki dakika sonrası, on dakika sonrası belki. Farklı.














































16 Haziran 2016 Perşembe

Saklanılacak Bir Yer

Bahçeye çıkıp gün batımını fotoğraflamak bu senemin en güzel olayıydı. Arşivimin yarısını telefonumun bozulmasıyla (akılsızsın Zehra, nasıl aktarmayı akıl etmezsin Zehra) kaybetmiş olsam dahi, yine de 1000-2000 arası fotoğraf tutuyorum orada burada. Aşamalar çok hoşuma gidiyordu, renkler, renkler, ay, güneş, buğulu çıkanlar, ağaçlar, kuşlar ve daha bir sürü renk! 

Dağın üstünde oluşan manzarayı her zaman yakalayamıyordum tabii. Aramıza komşularımın evi giriyordu. Kimi zaman da çekingenliğim ortaya çıkıyordu ve herkesin ortasında, komşularım beni izlerken fotoğraf çekmek zor geldi.

Yarım kalmış bir garaj inşaatımız vardı arabamız için. Badem ağacının arkasına gizlenmişti ve başka ağaçlar da onun saklamasında yardımcıydı. Bir kış gününü babamla bahçede geçirirken kendimi taşların üzerinde dikkatli adımlar attıktan sonra hiç bilmediğim o yerde buldum. 

Artık komşuların bakışlarından uzaktaydım ve dağları, günün batışını bir başka görür haldeydim. Yine bahçedeki standart yerimden fotoğraf çekmeye devam edecektim ama kaçılacak yeri de bulmuştum. Bir şeyler çizdim, oturdum, kitap okudum, izledim.

Kendimi yeterince geri çektiğimde çerçeveden bakıyormuşum hissini aldım.

Sooonra, ilgimi kaybettim. Yine bahçeye indiğim oluyordu da, saklanma isteğim yoktu. Saklanmaktan da öte, uzunca bakma isteğim yoktu. Nisan, mayıs derken bitti gitti tamamen. Gitmedik sonra o yerin önündeki otlar uzadı, ağaçlar daha da sardı kapattı girişleri.

Yeterince saklanmıştım zaten.

Bunlar da şubat veya mart ayından.